10-07-2023 21:33:49 Son Güncelleme: 18-02-2024 20:08:49

LİNET: KARİYERİM İÇİN ÇOCUKLUĞUMDAN FERAGAT ETTİM

LİNET: KARİYERİM İÇİN ÇOCUKLUĞUMDAN FERAGAT ETTİM

Dünyanın en özel, güzel, büyülü ve şifalı seslerinden biri o. Daha şarkıya girdiği anda tüm duyguları hapsoldukları kalplerden azat edip, deyim yerindeyse tüyleri diken diken eden müthiş yetenekli ve başarılı bir sanatçı Linet. Manşetteyiz Dergisi Temmuz Sayısının kapak konuğu olan sevgili Linet; başarısının sırrını, yeni projelerini, hayallerini, aşka bakış açısını, estetik operasyonlarını ve daha pek çok bilinmeyenini samimiyetle anlattı. Güzel sanatçı, herkesin kalbine dokunacak yaşama dair çok özel mesajlar verdi. İşte o röportajın ayrıntıları…

 

Röportaj: ŞÜKRİYE ÖZGÜL

 

Olağanüstü bir sese sahipsiniz? Sizi kim keşfetti?

 

Teşekkür ederim, iltifatınız için. Beni keşfeden canım annem, kıymetli ses sanatçısı Leyla Özgecan’dır. Provalar esnasında ben henüz beş yaşındayken sesimi keşfederek sahnesinde yer verdi ve beni o yetiştirdi.

Profesyonel anlamda ilk şarkı söylediğinizde neler hissettiniz, neler yaşadınız?

Ben çok şanslıyım o konuda. Profesyonel anlamda sahneye çıkabilmeme annem önayak oldu ve onun hit parçasıyla başladım. “Halime bak dertli çal kemancı, başımın tacı” şarkısını okudum. Çok küçüktüm, beş yaşındaydım. Çok mutluydum ve tam olarak olmam gereken yerde olduğumu hissediyordum. Hala öyleyim. Mikrofonu bir daha bırakmamak üzere aldım elime bugün de hala şarkı söylemeye devam ediyorum.

Her başarının bir başarı yolu hikayesi vardır. Sizin bu yolda neler yaşadınız?

Benim başarılarım tabii ki kademe kademe oldu. Çok şanslı bir şekilde başladım. Çünkü var olan bir sanatçının, ünlü olan bir sanatçının, annemin sahnesinde başladım. Ondan eğitim aldım ama çok çalıştım. Kendimi geliştirmek için sürekli çalıştım. Annem bana sanat müziğini öğretti. Türkçeyi nasıl yazıp, nasıl okuyacağımı, nasıl telaffuz edeceğimi öğretti. Bizzat kendi ilgilendi. Ayrıca altı dilde eğitim ve öğretimlerim oldu. Evde İspanyolca, Türkçe, İbranice, okulda İngilizce, Arapça gibi dillere sahip oldum. Dil öğrenmeye merakım var ve çok seviyorum.

SESİM HER ZAMAN ÖN PLANDAYDI.

Başarılarım da her daim çok ölçülü oldu. Sabrederek, çok çalışarak hep var olmaya çalıştım. Gerçekten çok çok çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. Yaptığım işler çok ses getirdi veyahut da getirmemesine rağmen sesim her zaman ön plandaydı. Dolayısıyla ben de coverların kraliçesi gibi anılmaya başladım.

BAŞARI İÇİN SADECE YETENEK YETMİYOR, İYİ HUYLU BİR İNSAN OLMAK GEREKİR.

Başarmak için sadece yetenek yetmiyor. İyi huylu bir insan olmak gerekiyor. Sonuçta topluma, büyük kitlelere ulaşıyorsunuz ve bu kesinlikle çok gerekli. Çünkü sevenler öyle bir konuma koyuyor ki, siz bilmeseniz de onların hayatına ve dünyasına çok büyük yer alabiliyorsunuz. Sanatçı empati yaparak, kendisini sevenlerin hissiyatlarına tercüman olmak zorunda. Çok çalışmak, özveri, sabır başarı için çok önemli bir de gerçekten işini yaparken onu aynı zamanda yaşaman gerekir. İyisiyle kötüsüyle her şeyi göze alarak bu yola koyulmak gerekir.

İŞİM İÇİN ÖZEL HAYATIMDAN DA ÇOCUKLUĞUMDAN DA FERAGAT ETTİM.

İşine kendini adayanlardan mısınız?

Evet öyle diyebiliriz tabii ki. Hayatım boyunca, kendimi bildim bileli işime kendimi adadığımın kanıtıyım ben. Kırk yıldan beri sahnelerde şarkı söylüyorum. Hiçbir zaman es vermeden yer, mekan gözetmeden şarkı söyledim. İsrail'de başlayıp Türkiye'de devam ettim sahneme. Adapte olma süreçlerimi de çok hızlı bir şekilde yapıp sanat çalışmalarıma, hep ilk sırayı verdim hep öncelik verdim hayatımda. Özel hayatımdan feragat ederek, çocukluğumdan feragat ederek ve bütün hayatımı tamamen bu yönde ilerleterek, güçlendirerek, pekiştirerek ilerledim. Dolayısıyla kesinlikle bütün hayatımı işime, sanatıma adandım. Adıyorum...

Bir röportajınızda, "Çocukken en büyük hayalim Türkiye'de ünlü bir şarkıcı olmaktı" demişsiniz. Bunun hikayesini anlatır mısınız?

Evet, ortaokuldayken Kudüs gezisine çıkmıştık. Gece Kudüs'te Ağlama Duvarı'na dileğimi yazan bir mektup bıraktım. Türkiye'de çok ünlü bir sanatçı olmayı dilemiştim ve bu gerçek oldu. Hayallerimizden asla vazgeçmemeliyiz, mucizeler hiçbir zaman bitmez. Ben bunun ispatıyım. Herkes hayal etmeye ve evrenden her şeyin en güzelini dilemeye devam etsin.

Hala hayal kuruyor musunuz?

Ben sürekli hayal kuruyorum ve hayallerimin peşinden koşuyorum. Böyle devam ettikçe de her şeyin çok çok daha güzel bir şekilde karşıma sürprizleriyle geleceğine inanıyorum.

 

Bugün hangi hayali kuruyorsunuz?

Bugünkü hayalim, dünya çapında bir sanatçı olabilmek ve Türkiye'yi dünyanın birçok ülkesinde daha büyük kitlelere temsil etmek. Altı dilde şarkı söylememin avantajını da yaşıyorum. Yunanistan'da Yunanca, Arap ülkelerinde Arapça, İngilizce, İsrail'de İbranice, İspanya'da İspanyolca… Farklı dillerden oluşan çok birleştirici ve güzel bir köprü kurabilecek bir albüm yapmak istiyorum. Çok güzel bir şekilde anılabilmek en büyük hayalim. O yüzden kendi hayatımla alakalı hayal kurmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim.

Aşka dair hayalleriniz de var mı?

Tabi ki, güzel bir birliktelik, hayatın içerisinde yoluma eşlik edecek güzel bir insan, güzel bir kalp... Tabi ki dostlarım her zaman yanımda çok şükür, çok güzel dostluklar edindim hayatımın içerisinde. En büyük tavsiyem de odur aslında. İnsan ailesini seçemez ama arkadaşlarımı, dostlarımı seçebilir. Bir diğer hayalim de gezmek, görmek, yeni kültürlerle tanışmak, dünyayı gezmek.

Çok başarılı bir ses sanatçısısınız ve dünya çapında bir sesiniz var. Dünyada en iyi sesler arasında ilk 5'i sıralamamız gerekse kimleri sıralardınız ve siz bu listede kaçıncı olurdunuz?

Vallahi dünyayı baz alırsak bu çok iddialı soru. Tabii ki ben sesimle alakalı çok iddialıyım. Ama o kadar güzel, özel, büyük sesler var ki dünyada. Bunu beş kişiyle belirleyemeyiz. Çünkü ünlü olmak başka bir şey, çok acayip güzel bir sese sahip olmak çok başka bir şey! Hepsini bir araya toplayıp bir isim sahibi olmak en zor şey. Ben yorumuma ve duyguma çok güveniyorum. Ses frekansımın milyonlarca insanın kulağına, ruhuna şifa olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla dünyada ilk beş sesten biri Linet olur mu derseniz, evet kesinlikle olurum çünkü ben bunun için doğmuşum. Bunu hissediyorum ve bu yolda gerçekten ilerlemeyi ve sesimi ilerletmeyi çok seviyorum. Çünkü birçok dilde, birçok tarzda şarkılar söylemeye çalışıyorum ve görüyorum ki sesim gerçekten anlamadığınız bir dilde bile hemen fark edilebiliyor. Gittiğim her yerde, çıktığım her sahnede, dünyada; anlaşılır veyahut anlaşılmaz dillerde bile ses frekansımın çok çok duygulu ve şifacı olduğunu her daim duydum. ‘Siz şarkı söylemeye başlayınca tüylerimiz diken diken oluyor’ diyor insanlar. Sesin gücü, duygusu, yorumu hepsi bir arada olduğu zaman o ses çok büyük bir ses olabiliyor. Teknik önemli ama duygu her zaman kazanır...

ALABİNA ŞARKISI İLE ÜNLENEN ISHTAR’LA BİR DÜET PROJEMİZ VAR.

6 dilde şarkı söylüyorsunuz. Uluslararası projelerden size teklif geliyor mu?

Tabii ki. En son İsrail'de İbranice şarkılarla yaptığımız yeni bir çalışma var. Yunanistan'dan çok önemli bestekarlardan hem düet için hem de solo bir albüm teklifler aldım. Ayrıca İsrail’den ve Yunanistan’dan hem İbranice hem Yunanca hem Türkçe üç dilde aynı sahnede düetler yapma teklifi aldım. Öyle bir festivale de katılıyorum. Dünya Barış Festivalleri'nde yer alıyorum. Bu beni çok çok mutlu ediyor. En büyük isteğim direkt olarak İngilizce ve Türkçe veyahut da İngilizce ve Farsça okumak. Alabina şarkısı ile ünlenen Ishtar’la böyle bir düet projemiz var. O da dünya çapında bir ses. Çok güzel çalışmalar, işbirlikleri içerisindeyim ve çok mutluyum...

Kendinizi bize 3 kelime ile anlatmanız gerekse, en önemli özelliklerinizi nasıl sıralarsınız?

Vallahi en belirgin özelliğim değişim. Değişime çok çabuk adapte olabilmem. Çok hızlı öğrenmem ve öğrenmeyi sevmem ve çalışkan olmam bir diğer özelliğim. Bu özellikler bana inanılmaz çok yardım ediyor ve sürekli beni dinç ve diri tutabiliyor bu meslekte ve piyasada. Hiçbir zaman değişimden korkmadım. Öğrenmekten ve gelişmekten gocunmadım. Hiçbir zaman ben ustayım demedim, çok iyiyim demedim. Her zaman yeniliğe ve öğrenmeye açık oldum. Dolayısıyla bu çalışkanlıkla bugünlere kadar geldim. Bu da beni gerçekten yaşsız kılıyor...

İnsanların hayatlarında dönüm noktaları vardır. Öyle bir şey yaşanır ki bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmaz ama kişi için bu yeniden doğuş gibidir. Sizin de var mı böyle bir hikayeniz?

Tabi ki oldu. Hem de birkaç kez dönüm noktaları yaşadım hayatımda. İnsan zaten her on yılda bir büyük değişimler yaşar muhakkak. İsrail'deki ilk beş yaşındaki başlangıcım hayatımdaki dönüşümü başlattı. Ondan sonra Türkiye'ye gelişim, burada yaşadığım gelişimim… 1995 yılında işte bir buçuk milyon albüm satmam… Tüm bunlar büyük bir değişim ve dönüşüm yarattı bende. Türkiye'de tanınmış bir sanatçı olarak konfor alanımdan çıkıp İsrail'de X Faktör Eurovision yarışmasına katılmam. Çok büyük bir değişim ve dönüşüm yarattı. Daha saymadığım tabii ki muazzam dönüşümlerin ve başarılarım, dönüm noktalarım olmuştur hayatta.

Bir dönem askerlik hikayeniz oldu. Asker kaçağı dendi sizin için. Bu hikayenin iç yüzü nedir?

Askerlik hikayesi çok dillendi, evet. İsrail’de on sekiz yaşlarında kadınlar iki yıl, erkekler üç yıl askerlik yapar. Ben o şanslıydım o dönem. Liseden sonra askere gittim. Çok fazla kız olduğu için o dönem tezkereyi erken verdiler. Ben de alır almaz Türkiye'ye geldim. Bu durum benin burada yepyeni bir hayat ve kariyer kurmama ön ayak oldu. Hikaye bundan ibaret...

YAPTIRDIĞIM ESTETİKLER BENDE TRAVMA YARATTI.

Estetik konusunda çok yorum yapanınız oldu. İnsanın kendinde daha iyi görünmek adına bir şeyler yaptırması çok doğal. Zira hepimiz bunu küçük dokunuş adı altında yaptırıyoruz. İnsanlar neden yaş almasına rağmen zamana inat güzel görünen kadına ya da erkeğe laf atma gereği duyuyor?

Maalesef bu bize dayatılmış bir döngü. Bize dayatılmış bir sistem. Yirmili, otuzlu yaşlarda yaptırdığım estetiklerin, değişimlerin, daha iyi görünme çabalarımın bugün baktığım zaman beni ne kadar yorduğunu fark ediyorum. Yaptırdığım her işlem sonrası iyileşme sürecinin bana ne kadar büyük travmalar yaşattığını fark ettim ve hala izini taşıyorum. Yaşadığımız vücut içerisinde her daim mutlu hissetmemiz gerekiyor.

DÜNYADA DAYATILAN GÜZELLİK ANLAYIŞI HEPİMİZİN HAYATIYLA OYNUYOR.

Fakat maalesef dünyada bize dayatılan güzellik anlayışları; sanki hepimiz aynı tornadan çıkmışız gibi zayıf, okka burunlu, kalın dudaklı, şişik yanaklı, kirpikler, kaşlar, göğüsler, kalçalar… Derken hepimizin hayatıyla oynuyor bu durum ve gittikçe daha da beter bir hal alıyor. Bence önce obeziteyi halletmek gerekiyor ve bunu çok zayıf olup da manken olmak için değil, sağlıklı olabilmek için daha büyük çalışmalar yapılabilir diye düşünüyorum. Obezite konusunda okullarda ders maiyetinde anlatmak gerekir. Psikoloji olarak yemekle olan ilişkilerimizin halini ve nedenini daha çok araştırmak gerekir. Buna göre de önlem almak gerekir diye düşünüyorum. Gençlerimiz ve yeni nesil çok büyük depresyonda. Ben bunu yakın çevremde ailem ve yeğenlerimde görebiliyorum. Şikayetlerini, kendilerinden ne kadar mutsuz olduklarını ve ne kadar güzel olurlarsa olsunlar mutlaka kendilerinde bir kusur bulduklarına ben şahit oluyorum. Arkadaşlarımda da bunu görüyorum; ne kadar zayıf veyahut da güzel olursa olsun muhakkak bir yerinde bir kusur bulma çabasında. Ben buna çok üzülüyorum. Güzellik bir anlayış, evet ancak şunu da unutmamak gerekir. Bu ayaklar bizim kahrımızı çekiyor, bu iç organlarımız, yaptığımız müdahaleler bizim kahrımızı çekiyor.

BENCE EN BÜYÜK ESTETİĞİ BEYNİMİZİN İÇERİSİNDEKİ DÜŞÜNCELERE YAPMAMIZ GEREKİYOR.

Bizim sadece bir hayatlık şansımız varken bu kadar kendimizle uğraşmamız ve kendimize zulüm etmemiz beni inanılmaz üzüyor.

Bugün çok farklı bakabiliyorum dünyaya, sağlıklı yaşama ‘evet’ diyorum öncelikle. Aşırı derecede kendine zulmedecek kadar değişimlere ‘hayır’ diyorum. Ben hayatıma yeni oluşumlar, yeni anlayışlar getirdim. Sporumu yapıyorum, iyi besleniyorum, sağlıklı besleniyorum, Yoga, meditasyon, nefes çalışmaları yapıyorum. Kendimi doğa gezileri ile piknikle ödüllendiriyorum. Güzel bir kitap okuyorum. Nefes aldığım her ana şükrediyorum. Bence en büyük estetiği beynimizin içerisindeki düşüncelere yapmamız gerekiyor. Biz kendimizi sevdikçe ve kendimize değer verdikçe daha sağlıklı olacağız ve yaşlanmaya dur diyeceğiz. Çünkü sağlıklı olmak, psikolojik olarak zaten sizi hem mental hem de fiziksel olarak dinç tutacak ve uzun ömre neden olacaktır. 

KISKANANLAR, ÇATLAMASIN, ÇALIŞSIN!

Kıskananınız var mıdır?

Sadece beni kıskananlar değil herkesi kıskananlar vardır. Kimisi komşusunu, kimisi arkadaşını, kimisi sanatçıyı, kimisi normal bir işçiyi… Hiç fark etmez. Kıskançlık bir hastalıktır. Kötü bir hastalıktır. Bence insan arkadaşını veyahut da başarılı olan birisini kıskanana kadar onun gibi motive olup, çalışıp başarabilir diye düşünüyorum. Boş işlerle uğraşmaktansa, kıskançlığı bırakıp hayatınızda en çok sevdiğiniz işi yapmaya odaklanmak çok daha güzel. Bunu şiddetle tavsiye ediyorum. Kıskananlar, çatlamasın, çalışsın.

Yeni projeleriniz neler?

Yeni projeler çok birikti. Pandemi öncesinde başlattığım bir sürü proje var. Şimdi ufak ufak gündeme gelmeye başlayacak. Birçok değerli müzisyen, yazar, bestekarın projesinde şarkı söyledim. Onlar çok yakında çıkacak. Emrah'ın, İbrahim Erkal'ın, Bülent Özdemir'in ve çok değerli arkadaşlarımın, yazarların albümlerinde yer aldım. Müslüm Gürses'e saygı albümü adı altında yorumladığım ve az yorumlanan şarkılarına yeniden hayat verecek altı parçalık bir proje hazırlığı içerisindeyim. İsrail'de üç parçalık bir proje hazırlığı içerisindeyim. Onlar da peş peşe çıkmaya başladı. Daha çok büyük sürprizler var. Yeni nesil sanatçı arkadaşlarım gerçekten çok güzel çok başarılı işler yapıyor. Tabii ki değişen müziğimiz değil değişen ritimlerimiz, ruhlarımız. O kadar güzel yere taşınıyor ki, arabesk ve dünya müzikleri artık birbirinin içerisinde. Bu yeniliklerle de yakında gerek güzel düetlerle gerek farklı sürprizlerler geliyorum. Herkes beklesin...

Sanat dünyasında dostluk var mıdır? Zira bu derece rekabet içerisinde ne derece dostluk kurulabilir?

Sanat dünyasında dostluk olmasa da saygı olması gerekiyor. Bence dostluk çok farklı bir kavram. Bunun sanat dünyasıyla alakası yok. Sanat dünyasında herkes aynı ekrandan sesleniyor, Sahnelerden sesleniyor fakat birbiriyle buluşmuyor ki, görüşmüyor. Yani öyle bir dünya yok. Sadece biz aynı sahnelere paralel bir şekilde farklı zamanlarda var olan insanlarız. Sonuçta hayatımız birbiriyle kesişmiyor. Tabi ki rekabet çok güzel bir şey ve elzem bir şey. Olması da gerekir. Ama bu kıskançlık şeklinde olmamalı. Rekabet bir sanatçının başka bir sanatçının yaptığı işe engel koyması değildir. Saygı içerisinde yaptığı işlere, başarılarına saygı duymak gerekir. Bükemediğin eli öpmek demek gibi… Kabul etmek gerekiyor. Fakat dostluk dediğiniz zaman dostluk çok başka bir kavram. Yani bunu Sanat dünyasıyla birleştiremeyiz diye düşünüyorum.

BUGÜN GÖRDÜĞÜM MANZARALARA BAKINCA, AŞKLAR BANA ÇOK SAHİCİ GELMİYOR.

Aşk hakkında ne söylemek istersiniz? Nasıl bir aşıksınız?

Aşk hakkında ne şarkılar yazıldı, söylendi. Peki gerçek aşkı bulan olmuş mu derseniz? Sanmıyorum. Aşk gerçekten çok farklı bir his ve bir sürü aşk şekilleri vardır hayatta. İki insanın birlikteliğinden doğan aşktan söz edersek, o da gerçekten çok zor ve çok ender bulunabilecek bir bağ diye düşünüyorum. İki insanın aynı hayatı paylaşması kolay değil, aşk feragat ister. Gerçekten karşılıklı olarak istemek gerekiyor. Fakat bugün gördüğüm manzaralara bakınca, aşklar bana çok sahici gelmiyor açıkçası. “Vay be ne aşk.” diyebileceğim bir aşk etrafımda maalesef göremedim. Kendi hayatımda da ben aşka aşık olmuşum. Onu fark ettim. Balık burcuyum. Balık kadını daha duygusaldır. Aşk konusunda daha saftır. Dolayısıyla ben aşka aşık oldum bugüne kadar ve bana aşık olanları sevmişim ve seçmişim. Onun için aşkı beklemiyorum sadece hayatıma devam ediyorum, kendime aşık olmayı seçiyorum öncelikle. Çünkü bir insan kendine aşık olduğunda başkaları da ona aşık olabilir diye düşünüyorum. Etrafına bakıyorum. Birçok insanlar gerçekten artık yalnız yaşamaya alışmış. Artık her şey maddiyatla ölçülür hale gelmiş. Dolayısıyla beni aşka inandırmak artık zor gibi...

Aşk her şeyi affeder mi? Affetmeli mi?

Aşk her şeyi affeder mi? Çok güzel bir şarkı ve çok güzel bir şarkı sözü olabilir, ama aşk her şeyi affetmez. Bazı şeyler vardır ki affedilmez.

Kendinizi hem bedensel hem de ruhsal sağlık açısından motive etmek anlamında yaptığınız bir şeyler var mı?

Tabii ki hem bedensel hem ruhsal sağlığı açısından kendimi şöyle motive ediyorum. Çalışıyorum, işlerime koşturuyorum, bunun içerisinde sporuma yer veriyorum. Kaliteli uyumaya ve dinlenmeye çalışıyorum. Çünkü bu işin en önemli kısmı dinlenmek. Hiperaktif bir yapım olduğu için, onu durdurmak için çok çaba sarf ediyorum açıkçası. Yerimde durmayı sevmem. Evin içerisinde muhakkak yapacak şeyler bulurum. Hobilerim var ve kendimi farklı konularda ilerletmeyi seviyorum. Yelkenli yapıyorum ve bunu profesyonel şekilde ilerletmeyi düşünüyorum. Açık hava yürüyüşü yapmayı çok seviyorum, spor salonuna sıkışıp kalmayı sevmiyorum açıkçası. Daha çok doğada bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Dolayısıyla parklara giderim, meditasyon yaparım, derin nefesler yaparım. Yoga gibi egzersizler yapıyorum. Evimde de keza reflekstoloji gibi özel masajlarımı yaptırıyorum.

 

  •   Etiket

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI