10-10-2020 00:25:49 Son Güncelleme: 13-11-2020 11:42:49

Dr. Kalko:"Tamamen kendi işimi yapabileceğim bir ihtisaslaşma projem var. "

Prof. Dr. Yusuf Kalko ile Manşetteyiz’e özel röportajın devamında neler mi konuştuk? “►Zengin olmak için doktorluğu tercih etmeyin, idealist olacaksanız bu işi yapın. ►Mesleğin ilk yıllarında yaşadığımız imkansızlıklar bizi bugünlere taşıdı. ►1000’e yakın felçli hasta inme cerrahisi ile yeniden yaşama tutundu. ►Annemin vefat haberini ben başka bir annenin hayatını kurtarmaya çalışırken aldım. ►Şok dalgası ile damar açma tekniği var onu yakında uygulayacağız. Büyük bir ekip kuruyoruz. "
Dr. Kalko:

 

Aileler çocuklarına “evladım doktor ol hayatını kurtar” diye nasihat verirler. Her doktor zengin olur mu?

 

Sosyal ve maddi refaha 45 yaşından sonra varabilirsin ama her doktor adayı da zengin olacağım, malikanede yaşayacağım, özel şoförlerim olacak diye düşünmesin. Yok böyle bir şey. Zengin olmazsınız ama rahat yaşarsanız. Fakat unutulmamalıdır ki, en nankör mesleklerden biri doktorluk. Özellikle özel sektörde çalışanlar için daha da zor. Memurlar biraz daha şanslılar bu konuda ama özelde işe gidemediğiniz zaman maaş da alamazsınız. O yüzden özeldeki arkadaşlar gece gündüz çalışıyorlar çünkü başka türlü para kazanamıyorsunuz. O yüzden gençler çok zengin olacağım hayalleri ile bu mesleğe girerlerse hata ederler. 

 

Siz idealleriniz için mi yoksa zengin olmak için mi bu işe baş koydunuz?

 

Bizim zamanımızda TUS’a girerken ilk baktığımız şey: ne gibi ameliyatlar yapılıyor, her türlü ameliyat var mı, biz ne öğrenebilirizdi. Ben Çapa’ya ihtisasa ilk başladığımda çıplak bir maaş alıyordum. Döner sermayemiz çok komikti.  Yok gibiydi… Geçinebilmek için sağda solda nöbet tutuyordum ama yine de hevesle bir bu işi yapıyordum. Bende hep öğrenme aşkı olmuştur mesleğimle alakalı. Bizim dönemdeki insanlar hep böyleydi ama. Şimdiki nesil uzmanlık sınavında kaç nöbet var, döner sermayesi nasıl ona bakıyor önce. Az nöbet olacak ve döner sermayesi şişkin olacak branşları yazıyorlar. Şimdi bu gençlerden idealist doktor yetiştirme şansın hiç yok. Bu tür insanlar sadece doktor oluyor. İdealist doktor olamıyor ama… Bizim dönem idealist doktorların fazlaca çıktığı bir dönemdi 

Ben Akdeniz Tıp Fakültesini bitirdiğimde hemen uzmanlık sınavına girmedim. Halk sağlığında Necati Dedeoğlu diye bir hocamız vardı. Bizi çok gaza getirirdi. Ahatlı’da yaptık biz halk sağlığı stajımızı. Gecekonduların ağırlıkta olduğu bir bölgeydi, oradaki sakinler de zor şartlarda yaşıyorlardı. Tek tek ziyaret etmiştik oradaki insanları. Ben ve arkadaşlarım oradaki durumu görünce çoğumuz mecburi hizmete gitme kararı aldık. Kastamonu'ya gittim sonra mecburi hizmete. 

 

 

Şu an neden idealist doktor yetişmiyor?

 

Şu an aslında idealist doktor yetişmemesinin sebebi biraz da sistem kaynaklı. Sistem itti çocukları buna doğru. Baktığın zaman bizim zamanımızdaki doktorların maddi imkanları ile şimdiki doktorların maddi imkanları aynı değil. Biz çok kötüydük. 1994-95 yıllarında ben mesleğe yeni başladığımda maaşımız bize yetmiyordu. 

 

İlk neşteri elinize aldığınızda ne hissettiniz?

 

Heyecan… Çok büyük heyecan… Asistansın ve ilk defa ameliyata giriyorsun. Neşteri düz tutamıyorsun, elin titriyor heyecandan… İlk yaptığımız kalp ameliyatını hatırlıyorum. Çok büyük bir ameliyattı. Kalbinde delik olan bir çocuğu ameliyat etmiştik. Başımızda uzman hocamız olmasına rağmen inanılmaz bir heyecan ve stres yaşamıştım. 

 

Siz şah damarına acayip ameliyatlar yapıyorsunuz. Hatta yıllar önce verdiğiniz bir röportajda “dağ başında bile şah damarını açarım” demişsiniz.

 

Çapa’da hiç yapılmazdı bu ameliyatlar aslında. Hasta gelen anestezi ile uyutulur öyle yapılırdı. Vakıf Gureba hastanesine tayin olduktan sonra lokal anestezi ile yapmaya başladım. O da şöyle oldu. Aslında biraz imkansızlıklardan oldu. Çapa o dönem olağanüstü ameliyatların yapıldığı bir hastaneydi ama aralarında sadece bir yolun geçtiği Vakıf Gureba’da imkanlar çok kısıtlıydı. Ameliyatlar pek yapılmıyordu orada. Bir gün poliklinikte bir hasta gördüm. Şah damarının bir tarafı tamamen tıkanmış bir tarafı da yüzde 90 tıkanmış. O zamanlar yüzde 100 tıkalı damarlara dokunmuyordum ama öte yandan da yüzde 90 tıkalı damarı açmak lazımdı çünkü felç atağı geçiriyorduhasta. Yaşı da çok gençti. Hastayı ameliyata almaya karar verdim ama anestezi doktorları dahil olmak istemiediler, yoğun bakımda da yer yoktu… Bir yığın terslik anlayacağınız. Ben de bu hastanın hayatını kurtarmak için lokal anestezi ile yapmaya karar verdim ameliyatı. Buna ezbere karar vermedim tabi. Yayınlarda lokal anestezi işe şah damarı ameliyatlarını çok yakından takip ediyorum ama teknik imkansızlıklarla bu ameliyatı yapmak ne derece doğru ona karar veremiyordum. Bacak damarlarını lokal anestezi ile açma tecrübem oluşmuştu biraz da o yüzden hastayı kaderine terk demedim ve lokal anestezi ile şah damarını açtım. Ameliyatı da sorunsuz tamamladım. O günden sonra bütün şah damarı ameliyatlarını lokal anestezi ile yaptım.

 

Kaç yıl geçti o ameliyatın üzerinden?

 

20 yıl.

 

Kaç şah damarı vakanız var?

 

Lokal anestezi ile yedi bine yakış şah damarı ameliyatı yaptık.

 

Felçten döndürdükleriniz…

 

İnme cerrahisi yaptığımız da 1000’e yakındır. Yüzde 100 tıkalı damarlar, felçten dönenler, vesaire…

 

İnme cerrahisi sıradışı olduğu için özellikle sordum ama onun dışında başka hangi ameliyatları yapıyorsunuz?

 

Anevrizma, diyabetik ayak, Buerger, şah damarı tümörü gibi ameliyatlarda da binlerce vaka tecrübemiz var. Aslında Vakıf Gureba’daki imkansızlıklar bizi yeni şeyler keşfetmeye zorladı. Küçük kesilerle her türlü damar ameliyatlarını bu sayede yapmaya başladık. Hiç ameliyat hastası bulunmayan Vakıf Gureba’da sabahlara kadar ameliyat yapar hale geldik. Hastanenin ameliyat hastası çok arttı bu sayede. 

 

 

Kaç teknik var geliştirdiğiniz?

 

Şöyle anlatayım. Damar cerrahisi muhafazakar bir bölge. Asistanlıkta eğitim amacı ile kullanılan bir bölge. Çapa’da küçük kesi ile ilk aort ameliyatı yaptığımda herkes bana gülmüştü. Oysa benim amacım vardı. Hem tekniğimi geliştirmek hem de alanımda en iyisi olmaktı amacım. Her ne kadar öğrenmeye ve öğretmeye açık olsan da her alanda olduğu gibi bu alanda da yarış içerisindesin. Bu yüzen kendini geliştirmek zorundasın. Daha çok vaka yapıp daha çok eğitim almaktı hedefim. 

 

Biraz gözü karalık da var anladığım kadarı ile...

 

Var… Hem de çok  var. Vakıf Gureba’da trafik kazası vakası geldi. Kimse dokunamıyordu çünkü tanı konulamıyordı. Eko cihazı bozuk, tomografi cihazının parçası yoktu. Çapa’ya göndersek… Dayanmaz ölür dediler. Ben de hemen ameliyathaneye aldırdım. Lokal anestezi ile göğüs kafesinin altından küçük bir kesi yapıp kalp zarını deldim dışarı ve bir kan fışkırkı. Hasta rahatladı bu sayede ve anestezi artık uyutabileceğini söyledi. Kanama devam ediyordu. Göğüs kafesini açmak gerekiyordu testere istedim,” Bizde yok” dediler. Ben de çelik bir telle göğüs kafesini açtım. Kalp zarını açtım ve kalp kulakçığından patladığını gördüm. Oraya iki dikiş koydum o hasta yaşadı. Orada hırslı davranmam hastanın hayatını kurtardı. 

Azerbaycan’da yine çok sıkıntılı bir vakaya gitmiştim. Kimsenin gitmeye cesaret edemediği çok zor bir hastadan bahsediyorum. Beni özel bir jetle aldılar ve Azerbaycan’a gittik. Hastanın aort damarı patlamış, her iki bacağa pıhtı atmış, tansiyonu var yok arasıydı… Riski çok yüksekti yakınlarına da söyledim. Üç saatlik bir ameliyattan sonra hasta sağlığına kavuştu. Bu ameliyat sayesinde Azerbaycan’da efsane olmuşum ben de sonradan öğrendim. Türkiye’de de manşet oldu başka bir vesile ile bu olay. 

 

Türkiye’de sizin gibi değerlere sahip çıkılıyor mu? 

 

Bazı alanlar var... Bilim bunlardan biri. Bilimin de en önemli alanı tıp. Tıpta hiçbir zaman benim adamım, senin adamın olayı olmamalı. İnanca ve siyasi görüşe bakılmamalı. Bilim ya da tıp adamında bıyığın şekli ya da taktığı yüzüğün şekli önemli olmamalı. İnsanların dünya görüşü birbiri ile aynı olmayabilir. Dünya görüşüne göre değil yaptığı işe göre bilim ve tıp adamlarına destek olunmalı. Yurt dışında da sistemler çok katı ama ülkemizde biz üretip dünyaya örnek olmalıyız.

 

Hedefleriniz arasında başka neler var?

 

Tamamen kendi işimi yapabileceğim bir ihtisaslaşma projem var. Profesyonel bir ekip, profesyonel bir klinik ve profesyonel bir yaklaşımla tabi ki hastaları bırakmadan daha farklı şeyler yapmak gibi projelerim var. Yeni teknolojiler var deneyeceğimiz. 

 

İlk defa mı uygulanacak Türkiye’de?

 

Evet, şok dalgası ile damar açma tekniği var onu yakında uygulayacağız. Büyük bir ekip kuruyoruz. Tamamen ihtisaslaşacağız bu konuda. Sadece Türkiye’de değil tüm Ortadoğu, tüm Avrupa, tüm Balkanlar… Sağlık Turizmi’nin önü açık. Bu alandaki şirketimizi de daha aktif bir şekilde kullanacağız. 

 

Son olarak ameliyathanede ya da meslek hayatınızda “asla unutamayacağım” dediğiniz bir şey var mı?

 

Var tabi. Bir anneyi ameliyat ediyordum. Riskli bir hastaydı. Sıkıntılı bir ameliyattı. Ameliyat sırasında hemşire arkadaşımız geldi ve “Yusuf hocanın hastasını kaybettik” dedi. O anı son nefesime kadar unutamayacağım. Annem yoğun bakımdaydı. Gelen onun vefat haberiydi. Ameliyatı sonuna kadar tamamladım. Ameliyathaneden çıktım hasta yakınlarına mutlu haberi verdim ama ağlıyordum. Hastanın kızı,”Hocam neden ağlıyorsunuz” dedi. Ameliyattayken annemin vefat haberini aldım dedim, sarıldık hasta yakını ile birlikte ağladık. 

 

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI