Filiz Beyhan ile Hayatın İçinden
  07-08-2021 10:56:00

SİZ HİÇ, AŞK ACISINDAN KANSER OLAN BİRİNİ TANIDINIZ MI?

Kansere sebep olan o kadar duygusal neden var ki. Siz hiç, aşk acısından kanser olan birini tanıdınız mı?

Öyle bir yanmışsınızdır ki, sabır ile öyle bir noktaya gelmişsinizdir ki, yarayı açanın kendisi de gelse, ayaklarınıza da kapansa, açtığı yaraya kendi bile  merhem olamaz artık. Siz, kendi yaranızı sarmak için içinize dönüp,  o yaranın dehlizinde boğulurken bir bakmışsınız kanser olmuşsunuz. Baş edememişsiniz bu acıyla bu yangınla. Ve bunu aylar sonra öğrendiğinizde şaşırmayıp, sadece gözünüzden akan yaşlarla boynu bükük, mahcup, gerçek aşka sığınmışsınızdır.


Geçenlerde Yıldız Tilbe nin bir röportajına denk geldim. Öyle bir söz söyledi ki. Ahhhh dedim.
"Ben aşk acımdan hasta oldum ve bir organımı kaybettim".

Sevgili Yıldız Tilbe, aşık oldum ve kanser oldum ve bir organımı kaybettim dediğinde kalbim titredi.


Öyle güçlü bir duygu ki bu aşk, herkese nasip olmaz. Hele hele aşk acısından kanser olmak da öyle her insanım diyene de nasip olmaz.Çok sevene, güzel sevene, sevdiğine duvar olabilecek yüreğe, dürüst sevene, kıyamayana, aşktan başka bir karşılık  beklemeyene, yanana nasip olur. İnsanı harlar, eğer, büker. Kalbini büyütür. Sen sabrettikçe  kalbin de büyür. Bir bakmışsın bu hastalıkla beraber, dünyevi aşktan uhrevi aşka dönüşmüş içindeki aşk. Kalbin yanmaya devam eder ama bir ölümlü için değildir artık bu yangın. Geçmişsindir artık bedenliden. Kendin aşk olursun bir süre sonra. Sen, aşk olduğunda öyle tatlı olur ki o his. O zaman kalbinin kıymetini anlarsın, ben aşk mışım zaten dersin. Ne işim varmış başka yerde. Belki de sebep olan, sendeki o fitili ateşleme görevini yapıp gitmiştir diye hafifletmeye başlarsın yüreğinin acısını. Neyi, neden yaşadığını sorgulamazsın.


Aşk acısı çekip, aşkın kendisi olan insana, acı verir bu dünyanın kötülükleri. Tüm canlılarla empati gücü üst düzeydedir . Etrafında yaşanan her  acıda kalbi derinden yanar.Gözyaşı akmaya hazırdır her daim, nemli nemlidir gözleri. İçindeki aşk artık kendini yakar her daim . Kendisine yapılan kötü muameleye karşı, kalbi  artık öfke duymaz acır karşıdakinin haline. Aşka aşık olup aşk haline girmek demek, rahatlamak demek, hayatında herşeyin kolaylaşması demek, ışığınızın büyümesi demek. Kalpten taşan ışığınızın, size bakan herkesi sarması demek. Kalpleri güzel insanların gözlerine baktığınızda, kalbinin güzelliğini görmeniz demek. Kalbi güzel insanın gözü  ne güzel aynadır, kendi aşk olabilmiş insana. O güzel kalbe sadece sarılmak, kalbi kalbe değdirmek yeter ya Hu.


Ama bedeli ağırdır o kalpleri yakmanın.


Kutsi ne güzel söylüyor değil mi şarkısında
"... elini çekeceksen de kalplerine dokunma, hislerine dokunma, yıllarına dokunma, dokunma, acıyordur belki, kanıyordur belki..."


Aşk insanının kalbinde, kendi sahte aşkını,  büyütmek kadar büyük vebal var mıdır acaba bu dünyada. O kadar hassastır ki o aşk insanı, içindeki oluşan aşkın yangını kansere dönüşebilecek kadar güçlüdür.Kalp kanser olmaz evet, ama nerden vurduysa orayı kanser yapabilecek kadar güçlüdür.
Yaklaşmayın o nedenle sahte, yalan duygularınızla o kalbe.

İnanın bırakmaz yakanızı o kalbin yangını.

Bir ahhhhh demişse hayatınız alt üst olur.

Kendi yarasına her baktığında, o yarayı açana ahhhh dedikçe, elinizi neye atsanız kurur. Hayattan zevk alamaz hale gelirsiniz. O aşk dolu kalbin ahı sizi öyle bir yapar ki gözlerinizin feri çekilir, gören gözleriniz görmez olur. Etrafınızdan iyi insanlar uzaklaşır. Sadece menfaat için sizi kullanan insanlar yanınızda kalır. Egonuzu beslerler, sizin egonuz şiştikçe BEN'leriniz artar. Enerjinizi besleyecek, kalbi güzel insan kalmaz ise hayatınızda, bunalımdır o hayatın sonu, daimi mutsuzluktur. 


Halbuki en kolayı değil midir iyi olmak, dürüst olmak, olduğun gibi olmak. Ahsen-i takvim üzere yaratılmadı mı insanoğlu. En güzel ruh olarak yaratıldıysak, neden kıvranıyoruz tekamülümüzü tamamlamak için. O, göğsümüzdeki yumrumuz kadar olan kalp var ya onun sırrına vakıf olamıyoruz çünkü. Kıblemiz kalp olsa herşey ne kadar kolay olacak oysaki. Hatalarımızı kabul edeceğiz, insanları üzmeyeceğiz, kalplere güzel yaklaşacağız,canlılara zarar vermeyececeğiz, onların yaşam haklarına saygı duyacağız, bir dal kırılsa kalbimiz cız edecek. Özümüzü bulacağız.


Vallahi özümüz öyle güzel ki. Kaybetti onu insanoğlu.


Kendi kıyametimiz geldiğinde eyvah demek çok geç olacak oysa ki. Siz hiç kıyameti yaşamadınız değil mi. Hani o, hep güneşin batıdan doğacağı, yerlerin çekileceği, denizlerin taşacağı, insanların sevdiklerini unutup kendi dertlerine düşeceği,  Kuran'ı Kerim de tasvir edilen kıyamet günü.


Ben gördüm, güneş kızıldı, bana çok yakındı, her yer kıpkırmızıydı, yer çekiliyordu, çekile çekile bana doğru geliyordu. Bir anda secdeye doğru vardım, şehadet getirirken alnımın altından yerin çekildiğini aynı anda ense çukurumda bir sıcaklık ve ruhumun bedenimden ayrıldığını hissettim. Sonra mı?
Sıçrayarak uyandım, korkudan yorganın altından çıkamadım ayak parmaklarım buz kesmişti. Öyle bir rüyaydı ki. Niye korktun ki Filiz dedim. Bildiğin şeyler değil mi, okuyup inandığın şeyler değil mi bunlar. Rüyasından bile niye bu kadar korktun. Meğerse korkarmış insan, kıyametinden korkarmış. Ama o kıyameti yaşamayacakmış gibi yaşarmış herşeyi. Çok bildiğini zannetmemek lazımmış . Aslında hiç bir şeyi bilmeden  yaşamak lazımmış. Ne biliyorsun diye sorulduğunda, koca bir Hiç deyip yola devam etmek lazımmış. O zaman ne hayal kırıklığı ne korku duyarmış insan. Mesela, cenneti bilerek değil, onu bilmeden, beklenti içinde olmadan iyi insan olmak lazımmış. Cehennem korkusu olmamalıymış seni kötülükten alıkoyan. Bir hedefin olmamalıymış, sadece  olmalıymış iyilik, olması gerektiği için, senin fıtratında olduğu için. Aşk ise, arafta olmalıymış belki de kaynağı sende olduğu için...


Devam edecek...

  FACEBOOK YORUM
Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI