23-10-2021 12:35:59 Son Güncelleme: 23-10-2021 12:38:59

Hande Ataizi: Henüz en büyük başarımı yaşamadım

‘Camdaki Kız’ dizisinde Cana karakterini canlandıran Hande Ataizi, “Bence en büyük pişmanlık yaptıklarımızdan ziyade yapmadıklarımız olmalı. Henüz en büyük başarımı yaşamadım” dedi
Hande Ataizi: Henüz en büyük başarımı yaşamadım

SENEM AYDIN'a konuşan ünlü oyuncu Hande Ataizi çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.

İşte o röportajın ayrıntıları:

 

- ‘Camdaki Kız’da kötü kadın Cana karakteriyle karşımıza çıkıyorsunuz. Rol için ilk teklif geldiğinde hissiyatınız ne olmuştu?

Kötü yerine, canı yanmış bir kadının elde etme çabaları demeyi tercih ederim. Daha önce tepede kalmış ve aile tarafından engellenmiş bir ilişki Sedat ve Cana’nın ilişkisi. Daha sonra hırsla yapılan hasbelkader bir evlilik, Cana’nın kendi ailesindeki sevgisizliğiyle birleşince ortaya böyle bir karakter çıkıyor. Teklif geldiğinde heyecanlandım çünkü çok boyutlu bir karakter Cana. Espri anlayışı, zekası, umursamaz tavırlarının altında saklı o kırılgan kız çocuğunun çırpınışları zenginlik getiriyor. Özellikle Gülseren Budayıcıoğlu’nun ‘Camdaki Kız’ romanı oluşu beni iki kat heyecanlandırdı ve OGM Pictures ile çalışma fırsatı oldu böylelikle...

- Cana gibi hırslı ve tutkulu bir kadın mısınız?

Mesleğim gereği her zaman bir yarışın içinde oldum ve tabii ki sektör olarak hırs, azimle hareket etmemiz gereken bir rekabetin içindeyiz. Tutkulu bir kadın olduğumu söyleyebilirim. Olduğum gibi biriyim, sevdiğim işi yapıyorum, o açıdan çok şanslıyım. Sonuçta amacım her anlamda mutlu olmak. Bu zamana kadar kendi seçimlerim doğrultusunda yaşadım, “O ne der, bu ne der?” diye değil ve hırslarım uğruna da birini incitmedim.

- 40’lı yaşlardasınız. Bu yaşlar size uğurlu geldi mi?

Her yaşın ayrı bir tavrı oluyor, bir de annelik misyonu eklendi hayatıma bu süreçte... Anne olmak bana çok iyi geldi. Yumuşattı, daha akılcı hareket etmeyi öğrendim. İçimde bir türlü hiçbir yere yerleştiremediğim enerjimi doğru yöneltmemi sağladı. Karşılıksız bir sevgi evlat sevgisi, başka bir şey.

- Bugünkü Hande hayatının 20’ler ve 30’larını nasıl değerlendirir?

20’li yaşlar konservatuvar dönemim oluyor. Bursa’dan geliş, nohutun beyaz leblebi olduğunu öğrendiğim bir dönem (gülüyor). Sonra ilk kazanılan parayla deli gibi alışveriş yaptığım bir dönem, herkesi memnun etme isteği, bir şeyleri tek başına başarma ve arkasından gelen öz güven... Eğlence bölümünü en kendime göre yaşadığım, en güzel 90’lar...
Şimdi düşünüyorum da sorumluluklar olmadığı için sırt çantamı alıp istediğim ülkede yaşayabilme özgürlüğü vardı. New York’ta bir yıl yaşadım, bir yıl Kopenhag’da. Baktığımda hep dolu dolu yaşamışım hayatımı.

- Sizce en büyük hatanız ve en büyük başarınız neydi?

Hata olarak gördüğüm bir şey yok açıkçası. İddialı oldu ama inan çok naif bir yerden söylüyorum. Çünkü geçmişle alakalı majör bir problemim yok. Bence en büyük pişmanlık yaptıklarımızdan ziyade yapmadıklarımız olmalı. Başarıya gelince, henüz en büyük başarımı yaşadığımı düşünmüyorum.

‘Kendimi 27 yaşına fiksledim’

- Yıllardır hep aynı formdasınız. İyi yaş almanızın sırları neler?

Spor her zaman hayatımda ama söylendiği gibi her gün saatlerce yapmıyorum, haftada beş gün bir veya 1.5 saat süren programım var. Genelde mutlu bir kişiliğim var ve çok hayatın içindeyim. Mutsuz insan erken çöker. Ben yaşlanma ile yaşadığımız hayat biçiminin birebir gittiğini düşünüyorum. Hafif şuursuz olmak da bazen işe yarıyor.

-“Yaşlanmayı kabul etmiyorum” demişsiniz...

Yaşlanmayı kabul etmemek gibi bir şey söz konusu değil ama evet bunu hiç düşünmüyorum. Bedenim biraz içsel enerjime endeksli.
27’ye fiksledim kendimi, onun etrafında dolaşıyorum.

‘İlişkimizi bozmak için çok çalıştım, kabullenmemi Dinç sağladı’

- Sevgiliniz Dinç Aydoğdu’ya aşkınızı nasıl anlatırsınız?

Ben anlatımda çok becerikli değilim aslında ama o kadar duygularım öndedir ki çok yakınımdaki insana her şeyimi hissettirebilirim.

- Evlilik teklifi almışsınız. Nikah tarihi belli mi?

Biz zaten şu an evli gibiyiz. Dinç, Leon’a çok iyi bir abi ve evde mutluluk hakim. Yaklaşık üç senedir bir beraberliğimiz var. Sadece biz olduğumuz, kendimizi en maksimum rahat hissettiğimiz, kimsenin kimseye bağımlı olmadığı bir düzen kurduk. Herkes birbirine özenli ve ben birlikte olmaktan çok mutluyum. Evlilik teklifi baki, ‘Evet’ dedim.

- Aranızdaki 20 yaş fark ilişkinizi nasıl etkiliyor?

Sonuçta ben de bu toplumda yetiştim, benim için de başta biraz tuhaftı bu yaş farkı durumu. Kabullenmemi Dinç sağladı. Yoksa çok ittirdim, çok bozmaya çalıştım bu ilişkiyi. Nedenlerim çürüdü ve ‘Yaşanması gereken ne varsa yaşa’ dedim. Her şey bizim kontrolümüzde değil, aslında bazen öyle durumlar oluyor ki kapını açıveriyosun. ‘Leon ve benim için ne iyi olacaksa o olsun’ diye dilemiştim, gerçekleşti. Yıldız Kenter’in bir lafı vardı; ‘Çocuklar, bu hayatta ölçüsüzlüğün bile bir ölçüsü olmalı’ derdi. Bu durumda hep hayatına ekstra dikkat etmek durumundasın. Ölçüsüzlükleri kabullenen bir ruhun varsa onun ölçüsünü bulmak sana kalıyor kendi janrında.

‘Herkes kendi hayatının survivorı’

- Rol aldığınız ‘Ruhsar’dan beri seyircinin sevgisini kazandınız. O projenin hayatınızdaki yeri nedir?

Ruhsar, çok güzel bir karakterdi, en keyif aldığım işlerden biriydi. Yaşam ve ölüm kavramını insanlara güzel bir dille anlatıyordu. Tükenmezkalem grubunun en özgür işiydi bence.

- Türkiye’nin en stil sahibi ve zarif kadınlardan birisiniz. Moda alanında projeleriniz var mı?

Birkaç iş birliği geldi ama bir markayla çalışmayı tercih ederim açıkçası. Çok mükemmeliyetçiyim ve iş birliğiyle daha verimli şeyler çıkacağını düşünüyorum.

- Bir röportajınızda ‘survivor’ hissettiğinizi söylemişsiniz. Neden böyle bir duyguya kapıldınız?

Annemle bir gün sohbet ederken, ‘Eğer çok mutlu bir evliliğim olsaydı profesör olmazdım’ demişti. Çok düşünen bir çocuktum, hayata kendim atılıp, başarmak istedim. Hassas bir ruhum var, ince çizgi oyunu kaybetmemek için çok mücadele ettim, çalıştım. Herkes aslında kendi hayatının survivor’ı.

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI