20-06-2021 15:29:21 Son Güncelleme: 20-06-2021 16:05:21

Başarılı Sunucu Melike Öcalan: 'Kendi Youtube kanalımda, kendi yazdığım formatla bomba bir proje ile geliyorum.'

Başarılı Sunucu Melike Öcalan: 'Kendi Youtube kanalımda, kendi yazdığım formatla bomba bir proje ile geliyorum.'

Başarıları ile sabah programlarında Türkiye’de bir döneme damga vuran tecrübeli sunucu Melike Öcalan’la Bodrum’da bir araya geldik. Onunla ben de yeni tanıştım ve size itiraf edeyim; enerjisine, gözündeki sıcacık gülümsemesine, samimiyetine hayran kaldım. Sabah programlarında rahmetli Vatan Şaşmaz ile reyting rekorları kırdıkları dönemin sırrını sorduğumda da cevabı “samimiyet” oldu zaten. Pek çok konuyu konuştuk; televizyonculuk başarısını, kadına şiddeti, pandemi sürecini, projelerini, hayat felsefesini… “Dünyanın en güzel şeyi insanın kendisi ile rekabet etmesi.”dedi bir cümlesinde. Çok etkilendim… Derin de bir yönü var sevgili Melike Öcalan’ın… Biz sohbeti ederken çok keyif aldık, aynı keyfin siz okuyuculara da yansıması dileklerimizle, keyifli okumalar…

 

Röportaj: Şükriye Özgül

Şu anda neler yapıyorsunuz?

Herkesle hemen hemen aynı şeyi yapıyorum. Yaklaşık bir buçuk yıllık pandemi sürecinde ben de herkes gibi geçiriyorum. Bir anlamda iyi oldu. İçimize döndük, kendimize döndük, dışımızı küçülttük içimizi büyüttük. Dolayısıyla bu süreçte kendime daha fazla yatırım yapıyorum. Bir taraftan da pandeminin bitmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Bittiğinde de neler yapabileceğimi projelendiriyorum.

Melike Öcalan çok pozitif bir insan mı gerçekten? Bu soruyu şundan dolayı soruyorum, yıllarca önceki ekranlardaki kız çocuğunun bakışı ile şimdiki kadının bakışı aynı. Gözlerinizin içi parlıyor ve hala o aynı gülümseme… Özellikle zorlu bir pandemi sürecini aşmaya çalışırken bu yönünüzü nasıl koruyorsunuz?

Toplumsal anlamda gerek pandemi süreci gerekse kişisel anlamda çeşitli olumsuzluklar hepimizde olduğu gibi benim de hayatımda oluyor. Ben hayatımda iki şeyi yok etmemeye çalıştım hep. MASUMİYE ve GÜVEN… Çünkü hayatta bir sürü şey kaybedebilirsiniz, ama hepsi geri gelebilir. Masumiyet ve güveni kaybederseniz bir daha asla geri gelmezler, dolayısıyla hayat felsefemi ve hayatımı ben bunun üzerine kurdum. Beni sevenler de bilir sevmeyenler de bilir, sevmeyenler de güvenir…

Masum kalabilmek de her anlamda çok önemli. Sevgideki masumiyetten bahsediyorum, bir annenin çocuğuna olan sevgisi de olabilir bu, iş ahlakındaki masumiyet de olabilir. Onu kaybetmemek için ben çok uğraşırım ve benim savaşım bu anlamda biraz kendimle ve bu masumiyeti kaybetmemekle ilgili. Belki gözlerimin içerisindeki gülümsememin kaybolmamasının sebebi bu olabilir.

İnsanın en çok ihtiyacı olan şey kendisidir. Kendini, kaybedersen her şeyi kaybedersin. Kendine sadık kaldığın sürece üzerinden gelemeyeceğin hiçbir şey yoktur.

BİZ TEMİZ ÇOCUKLARDIK.

90’lara gidersek… Enerjisi ile, kıyafeti ile, dizisi ile, müziği ile çok özel yıllardı onlar. Sabah programlarını biz oturup aralıksız izliyorduk ve kaçırmazdık. Neydi sizce o dönemin tılsımı? Melike Öcalan’ın ve partneriniz rahmetli Vatan Şaşmaz’ın bu kadar sevilmesinin sırrı neydi?

Hepsinin sırrı samimiyet…

Geçen o dönemin sunucuları, sanatçıları birçok arkadaşımız toplandık, inanın o masadaki aynı ruhu biz yine yaşadık. Biz temiz çocuklardık. Temiz ve saf eğleniyorduk, işimizi yaparken bile çıkarlar göz önünde değildi. Azim vardı ama hırsımız yoktu. Bizden önce 80’ler vardı, 70’ler 60’lar vardı… Onları çok severdik. Şimdi de 90’ları seviyor herkes. 90’ların ruhu bambaşka bir ruhtu ve orada çok büyük bir samimiyet vardı.

Bugün televizyon camiasına baktığınızda; gerek televizyonculuk anlamında gerekse de sunuculuk anlamında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Aslında televizyonda hala o dönemin yansıması var, yani hala bizler iş yapıyoruz, bizim jenerasyon, hala bizim dönenim sunucuları ekranda.  Bunu özellikle belirteyim, müzisyenler değişti ama sunucu olarak baktığınızda, yeni jenerasyonda mesleği sunuculuk olan sunucu yok. Meslekleri farklı olanlar; mesela tiyatrocu, şarkıcı, oyuncu, manken olup sunuculuk yapanlar var ama mesleği sunucu olanlar yok. Var olanların da çoğu 90’lı yılların sunucularıdır. Ben de tiyatro okudum ama benim mesleğim sunuculuktu ve kariyerimi sunuculuk anlamında ilerlettim. Ben 12 yaşında çocuk sunucu olarak mesleğe başladım ve mesleğe sürekli yatırım yaparak kendimi geliştirdim. Ben son yıllarda çok fazla televizyon yapmadım, sahneye bilinçli olarak ağırlık verdim, çünkü istediğim proje yoktu televizyonda. Yapanları beğeniyorum çok güzel yapıyorlar, saygı duyuyorum, ama ben kendimi o resmin içerisinde çok fazla göremedim ya da görebileceğim bir proje çıkmadı. Bundan dolayı sahneyi tercih ettim ve pandemiden önce her gün sahnedeydim. O yüzden o dönem bu dönem diye çok ayırt etmiyorum.

 

KADINA ŞİDDETİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN ERKEKLERİ YETİŞTİREN ANNELERE ÇOK BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR.

Kadından bahsedelim mi? Kadına şiddet ayyuka çıktı. Gerek sosyal medyadan gerekse farklı mecralardan çeşitli farkındalık kampanyaları yapılıyor, ama sizce çözüm ne olmalı? Bir aile bakanı olsanız nasıl bir çözüm önerisi sunardınız?

Bence sosyal medya ya da farklı alanlarda yapılan destekler çözüm niteliği taşımıyor. Taşımadığını da görüyoruz zaten. Biz ne kadar çıkıp elimizde pankartlarla ‘kadına şiddete hayır’ desek de, sosyal medyada ne kadar konu ile alakalı mesaj vermeye çalışsak da… kaldı ki sessiz kalmak da doğru bir şey değil… ama bu çaba maalesef çok geçerli ve yeterli değil. Ben durumun daha çok psikolojik olduğunu düşünüyorum. Erkekleri yetiştiren annelere çok büyük görevler düşüyor. Öyle bir yetiştiriyoruz ki, erkek çocuğunun sünnet düğününden itibaren başlıyor. Davullar, zurnalar, alkışlar… Ben öyle bir ortamda yetişmedim ama çevremde buna tanıklık ettiğim çok. Arkadaşlarımın evlerinde de gördüm. Masanın en güzel yanına oğlu oturuyor… Bugün oğlu oturuyorsa ertesi gün kızı oturmalı mesela bana göre. Yemeğin en güzel yeri oğluna veriliyor mesela. Erkeğin çapkınlığını anne ‘oğlumun elinin kiri’ olarak tanımlıyor. Çok yanlış, kendi hemcinsine bunu söylüyor. Bu kişinin karşı tarafa değil kendine ettiği hakaret aslında.

Kızlara dikkat edin, büyük bir kısmı göğüsleri çıkmaya başladığı zaman utanç duyuyor, başını önüne eğiyor. Erkekler ise sünnette davul ve zurna ile kutlama yapıyor, taç takıp, eline asasını alıp kral kostümü giyiyor. Çocukların kendini önemli hissetmesi çok önemli bir şey şüphesiz ama bu ayrım zaten daha çocuk yaşta verilmeye başlanıyor. Erkekte de maalesef çok küçük yaşta ‘ben erkek oldum, senden üstünüm’ kodu bilinçaltına yerleşiyor.

Bu yüzden çözümün yetiştirilme çağında verilecek eğitimle başlaması gerektiğine inanıyorum. Tek sebebi psikolojik ve sosyolojik kaynaklı bu şiddetlerin… Bu yüzden bir cinayet olduktan sonra, bir şiddet uygulandıktan sonra istediğimiz kadar sokaklara dökülelim hiçbir anlamı yok.

Ben olsam her ebeveyne, ebeveyn olmadan önce kesinlikle psikolojik eğitim verilmesini savunurdum.

İNSANLAR BENCE BİRAZ KENDİNDEN KAÇMAK İÇİN, KENDİ İLE BAŞA ÇIKAMADIĞI İÇİN BAŞKALARINA SARIYORLAR.

Kadının kadına uyguladığı şiddet modelleri konusunda ne diyeceksiniz? Sosyal medyada gerek fazla kilosundan dolayı, gerek eksik kilosundan dolayı, gerek selülitinden ya da fiziki başka nedenlerden veya uygulanan estetiğinden dolayı eleştiri boyutu şiddet boyutuna ulaşıyor. Özetle sosyal medya şiddeti hakkındaki görüşleriniz neler?

İnsan kendisi ile o kadar çok meşgul olup o kadar çok kendisini geliştirmeyle uğraşmalı ki, başkasının eksikliğini görmeye vakti olmamalı. Bir insanın davası kendisi ile ise başkasına çok fazla eleştirmeye vakti olmaz, sadece başkasının güzel yanını görüp, ’Bu bende eksik, bunu da kendime katayım’ demeli. Dünyanın en güzel şeyi insanın kendisi ile rekabet etmesi. İnsanın kendi ile uğraşması cesaret işi. Çünkü diğer her şeyi cesaretin yetmediği zaman eleyebilirsin, yok edebilirsin ama kendini yok edemezsin. Bulduğun en kör kuyunun bile üzerine gidebilmek çok büyük cesaret ister.

BAŞKALARININ EKSİKLERİ ÜZERİNDEN VAR OLMA ÇABASI BANA ÇOK BÜYÜK BİR ZAYIFLIK OLARAK GELİYOR.

İnsanlar bence biraz kendinden kaçmak için, kendi ile başa çıkamadığı için başkalarına sarıyorlar. İnsanların güzel yanını görmek, ayıp örtmek çok önemli. Ben bunu başarmak için uğraş veriyorum. Bu yüzden belki de gözümün içindeki gülümseme hiç sönmedi. Bu sadece benim için değil herkes için geçerli. Dolayısı ile kendimizle çok meşgul olursak başkalarının bu kadar çok eksiklerini görmeyiz. Bir de başkalarının eksikleri üzerinden var olma çabası bana çok büyük bir zayıflık olarak geliyor. Sen zaten varsan senin meziyetlerin zaten varsa, varsındır. Anlatmaya bile gerek yok. Ama başkalarının eksiklerini ortaya, dalga geçerek, ‘ben de varım’ demek çok büyük bir zayıflıktır.

İnanın sorduğunuz sorudaki o sosyal medya ve magazin gündemini ben takip etmiyorum, çünkü kendimle meşgulüm.

İnstagram’ınız hacklenmiş. Şu an hesabınız ne durumda?

İnstagram hesabım yılbaşı gecesi hacklendi, hesap açık ve biri kullanıyor şu anda. Geri almaya çok uğraştık ama alamadık henüz. Siber saldırı kendini aşmış durumda.

Rahmetli Vatan Şaşmaz’la çok iyi dosttunuz. Ailesi ile görüşüyor musunuz, nasıllar?

Tabi görüşüyoruz, zor, çok zor... Nasıl olabilirler ki? Kader, mukadderat…

Biz Vatan’la çok güzel zamanlar geçirdik. Bir sürü yanlışımız bir sürü doğrumuz beraber oluştu, çünkü çok küçük yaşta birlikte başladık meslek hayatına. Türkiye için önemli bir programa birlikte imza attık. O dönem ana haberleri geçiyordu bizim programımız reytingde. Güzel başarılara imza attık ve benim kader arkadaşlarımdan biridir Vatan.

BEN ARTIK TELEVİZYON PROGRAMI YAPMAYI ÇOK ÖZLEDİM.

Yeni projelerinizde neler var?

Ben artık televizyon programı yapmayı çok özledim, ama doğru projeyi bekliyorum. Evlilik programları teklifi geldi, 3. Sayfa haberi teklifi geldi, hatta bir tanesini yaptım ama beş ay sonra ayrıldım. Yapanlar çok başarılı yapıyor ama benim branşım o değil. Şimdi televizyonun kabuk değiştirdiği bu dönemde, özellikle pandemi sonrası insanların eğlenceye ihtiyacı olacak diye düşünüyorum. Daha aktüel programlara duygusal anlamda ihtiyacımız var. O tarz bir proje olursa televizyon programı yapmayı çok özledim ve istiyorum.

Tv dışında zaten yapıyorum, sahnede çok fazla iş yapıyorum çünkü sahne kökenliyim. Sahnede saatlerce konuşabilirim. Bu dönem özellikle buna ağırlık verdim ki televizyonda istemediğim işlere hayır deme şansım olsun diye. Pandemi dolayısıyla bir süre ara verdik ama yazın tekrar yoğun bir şekilde başlayacak.

Kendi kanalımda kendi yazdığım formatla bomba bir proje ile geliyorum.

Dijitalde de yeni bir format yazdım. Youtube için bir projeye başlıyorum.

Mehmet Ali Erbil ekrana dönüyor. Ne söylemek istersin.

Muhteşem bir haber! Ben çalışmadığım dönemlerde televizyon izlemediğim için gündemden kopuyorum, bu yüzden şimdi öğrendim bunu ve çok sevindim. Gerçek bir usta, gerçek bir üstat… Gerçek televizyoncular hep ekranda olsun. Bir de dediğim gibi insanları biraz daha mutluluğa götürecek formatlar geliştirilmeli bu dönemde. Bence olacak da… Ülkece mutlu olalım artık. Mutluluk bulaşıcıdır ve birbirimize mutluluk bulaştıralım ki çoğalsın, gülen insanlar çoğalsın, birbirine merhaba diyen insanlar çoğalsın. Birbirine seni seviyorum diyen insanlar çoğalsın.

Bodrum’da yaşıyorsunuz, buraya tamamen yerleştiniz mi?

İki düzenli yaşıyorum. Bodrum’a tamamen yerleşmiş değilim. Burada da işlerim devam ediyor.

Kripto para ile aranız nasıl?

Hiç alakam yok. Ben daha çok aşk, sevgi, çiçek, böcek, doğa gibi şeylere karşı ilgiliyim… (kahkahalar… )

Aşk…

(Kahkahalar…) Ben aşığım, hep aşığım, acayip aşığım. Geçen bir arkadaşıma da onu söyledim, ”Ben çok aşığım ama kime aşığım bilmiyorum” diye. Aşk duygusunu içimde çok hissediyorum. Kalbim hep küt küt… Hayatımda biri yok ama aşkı kalbimde hissediyorum.

Hiç içinizde kalan bir şey var mı? Keşke dediğiniz bir şey?

Aslında bir şey değil çok şey olabilir. Biraz onları düşündüğümde teslimiyetçi bir insanım ben. Yıldız Kenter hoca bir gün derste “Olması gereken olmakta olandır” demişti. Hiç aklımdan çıkmaz bu söz… Bazen keşkelerim oluyor tabi, orada da demek ki bu dönem bunun yaşanması gerekiyormuş diyorum.

Mesleki anlamda değildi bu keşkelerim, genelde sosyal yaşantı ile alakalı oldu.

Kırgınlıklarınız var mı?

Hiç yok. Ben ilk olarak dilek ya da dualarımda bana hoşlanmadığım şeyleri yapanlara yer veririm, onlar için güzel şeyler dilerim. Bu da benim en büyük şükür sebebimdir. Ama dost konusunda da inanılmaz zenginim.

Çok güzel bir kadınsınız. Sırrı ne?

Hiçbir şey yapmıyorum aslında, bunu söylemeye de çekiniyorum şimdi. Birkaç sene öncesine kadar krem bile sürmüyordum. Yeni yeni Hindistan cevizi yağı sürmeye başladım cildime. Anne tarafı Arnavut- Çerkez karışımı baba tarafı Boşnak. Saçım kendi rengidir ilk defa balyaj attırdım. İyi beslenmeye dikkat ediyorum. Özel bir programım yoksa 17-18’den sonra yemek yemiyorum, bol su içmeye dikkat ediyorum. Sık sık detoks yapıyorum. Saatlerce yüzüyorum. Açık hava yürüyüşleri ve meditasyon yapıyorum.

İşleminiz de yok gördüğüm kadarı ile maşallah ihtiyacınız da yok.

Evet yok.  Doğallığı daha çok seviyorum, ama ihtiyaç olduğunda da yaptırabilirim.

Fotoğraf ve röportaj mekanı Salmakis Bodrum Resort'a teşekkürlerimizle...

  YORUMLAR

0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI